Loading
iklim krizi kurak toprak  (1)

İklim Krizi Nedir?

Dünya üzerinde çevresel bozulmalar, aşırı hava muhalefetleri ve hızlı artan sıcaklıklar sonucunda orya çıkan çevre felaketine iklim krizi adı verilir. Aynı zamanda küresel bir çevre felaketi olarak tanımlanan iklim krizinin ana nedeni fosil yakıtların yakılması sonucu ortaya çıkan sera gazlarının atmosfere salınmasıdır. Metan, azot oksit ve karbondioksit gibi gazların atmosferde birikmesi sera etkisi yaratır. Bu durum sonucunda dünyanın sıcaklığı artmaya devam eder.

 

İklim krizinin bazı etkileri söz konusudur. Ortalama sıcaklıkların yükselmesiyle buzulların erimesine neden olan bu durum sonucunda deniz seviyesi yükselerek kuraklık ortaya çıkmaktadır. Aynı durum aşırı hava olayları için de geçerlidir. En önemli etkilerden biri olmakla beraber orman yangınları, kuraklık, sel ve kasırga gibi felaketler yaşanır. Yine deniz seviyesinin yükselmesine sebep olan durumlar ise okyanusların ısınması ve buzulların erimesidir. Biyoçeşitlilik kaybı ve tarım üretiminin tehlikeye girmesi gibi durumlar da iklim krizinin en önemli etkileri arasındadır.

 

İklim krizi ekonomik, sağlık ve sosyal problemleri de beraberinde getirir. Sadece çevresel sonuçları olmayan bu durumun çözülmesine yönelik bazı yöntemler devreye alınmıştır. bu yöntemler; karbon salınımının azaltılması, enerjide verimliliğin artırılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması ve sürdürülebilir orman – tarım uygulamaları şeklinde sıralanabilir.

 

İklim Krizinin Nedenleri

 

İklim krizinin nedenleri sıralandığında sebeplerin daha çok insan faaliyetleri kaynaklı olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca farklı faktörler de birleşerek iklim krizinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. İnsan eliyle yaşanan bu durum ayrıca doğal süreçlerle de gelişebilir.

 

İlk olarak kentsel altyapılar ile büyük şehirler, sera gazı salınımına neden olmaktadır. Özellikle de yoğun nüfusa sahip olan şehirlerde su ve enerji kaynaklarına olan talep her zaman artmaktadır. Ek olarak binaların ısıtma ve soğutma faaliyetleri ile ulaşım gibi durumlar daha çok sera gazı üretir ve atmosfere salınım gerçekleşir.

 

Sıcaklığın artmasıyla beraber küresel ısınma hızlanmaktadır. Buna örnek olarak Kuzey Kutbunda yer alan buzulların erimeye devam etmesi daha az güneş ışığının yansıtılması demektir. Yani daha çok ısı emilir ve küresel ısınma süreci hızlanır. Ek olarak permafrost olarak tanımlanan donmuş toprakların erimesiyle beraber ciddi oranda metan gazının atmosfere salındığı unutulmamalıdır.

 

İklim krizinin nedenleri arasında okyanusların da rolü büyüktür. Atmosferdeki fazla karbondioksiti emen okyanusların aşırı ısınması, denizdeki ekosisteme büyük zarar vermektedir. Bu durum sonucunda okyanusların karbon tutma kapasitesi düşmekte ve deniz seviyesinin yükselmesine neden olmaktadır. Buzullar da bu süreçte eriyerek iklim krizine davetiye çıkarır.

 

Tüketim alışkanlıkları ve küresel ticaret unsurları, iklim krizine olumsuz katkıda bulunur. Tüketim mallarının imha süreci, taşınması ve üretimi gibi aşamalarda ciddi enerji harcanmaktadır. Ek olarak plastik tüketimi ve tek kullanımlık ürünler de doğal kaynakları tükettiğinden sera gazı salınımını artırmaya devam etmektedir.

 

Günümüzde enerji verimsizliği söz konusudur. Modern hayatta tercih edilen sistem ve cihazların enerji verimliliği düşüktür. Bu da yüksek enerji tüketimi anlamına gelir. İhtiyaç duyulan enerjinin fosil yakıtlardan karşılanması halinde daha çok gaz salınımı gerçekleşir. Yaşam alanlarında tercih edilen soğutma ve ısıtma sistemleri, düşük enerji verimi olan sanayi süreçleri ve verimsiz aydınlatmaları örnek olarak sunmak mümkündür.

 

Atık ve geri dönüşüm süreçlerine dikkat edilmesi gerekir. İklim krizine neden olan başlıca faktörlerden çöp ve atık yönetiminde organik atıkların ayrışma aşamasında metan gazı açığa çıkmaktadır. Ayrıca çöplüklerdeki biyolojik ayrışmanın da metan gazı oluşumuna davetiye çıkardığı bilinir. Bu aşamada atıkların yakılması sonucu karbondioksit gazı salınır.

 

Lojistik ve ulaşım sektörünün de iklim krizinde birtakım unsurlarla ön plana çıktığı bilinmelidir. Ciddi oranda fosil yakıt tüketimine dayanan modern lojistik ve ulaşımda karayolu taşımacılığı sırasında sera gazı yayılmaktadır. Uçaklar ise uzun mesafeli seyahatlerde yüksek oranda yakıt tüketir. Bu da küresel anlamda sera gazı salınımına sebep olur. Deniz taşımacılığında ise gemilerin büyük oranda yakıt tüketmesi sonucu kükürt dioksit gazı yayılmaktadır.

 

Yoğun enerjili çalışan endüstrilerde büyük miktarda enerji tüketimi söz konusudur. Alüminyum, demir – çelik ve çimento gibi yoğun çalışan endüstriler doğrudan atmosfere sera gazları yayar. Yapılan araştırmalarda sadece çimento üretiminin sera gazı salınımında %8 oranında ciddi bir etkiye neden olduğu tespit edilmiştir. Bu da iklim değişikliğine olumsuz katkıda bulunduğunun göstergesidir.

 

Elbette tarımsal faaliyetler ve sanayileşmenin bu sürece olumsuz etki sağladığı görülmektedir. Metan gazı, hayvancılık ve tarım faaliyetleri sonucu açığa çıkar. İneklerdeki sindirim süreçleri ve pirinç tarlaları işletmelerinde metan gazı açığa çıkarken, kimyasal gübrelerin kullanımı sonucu nitröz oksit gibi çok güçlü bir sera gazı yayılmaktadır. Ayrıca sanayi tesislerinden çıkmaya devam eden kimyasal ve atık gazlar atmosfere bu gazların salmaya devam etmektedir.

 

Deforestasyon yani ormansızlaşmaya baktığımızda, ağaçların fotosentez yaparak atmosferdeki karbondioksiti emdiğini ve bu sayede karbonu depoladığı bilinir. Ancak ormanların tahrip edilmesi, depolanan karbonun yeniden atmosfere salınmasına sebep olur. Ek olarak sera gazlarının emilimini azaltan ormansızlaşma genele tarıma alan açma ve kaçak ağaç kesimi sonucunda gerçekleşir. Tropikal bölgelerde hayvancılık ve tarım için ormanlar tahrip edilirken, yasadışı orman kesimi de karbon depolarının hızlıca tüketmesini beraberinde getirir.

 

İklim krizinin en önemli nedenlerinden olan fosil yakıtların kullanımı sonucu atmosfere büyük oranda karbondioksit gazı salınır. Sera etkisine sebep olan bu gaz genelde kömür, doğal gaz ve petrol gibi yakıtların yakılması sonucunda oluşur. Ayrıca fosil yakıtlarla çalışan gemi, uçak, kamyon ve otomobillerin yanı sıra dünya çapında elektrik üretimi için doğal gaz ve kömür kullanılmaktadır. Bu süreçler sera gazlarını atmosfere salınımını kolaylaştırır. Yine sanayi tesislerindeki ağır faaliyetlerde yüksek oranda enerji tüketimi gerçekleştiğinden sera gazı açığa çıkmaktadır.

 

İklim Krizine Karşı Neler Yapılır?

 

İklim krizine karşı yapılması gereken çok sayıda uygulama bulunur. Alınacak önlemlerin asıl amacı sera gazı salınımını azaltmak olmalıdır. Ayrıca küresel ısınmanın etkisini azaltmak için çevreyi her anlamda korumak gerekir. Bu aşamada yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş ilk sıradadır. Jeotermal enerji, hidroelektrik, rüzgar ve güneş enerjisinden yararlanılarak sera gazı salınımı azaltılmalıdır. Ayrıca fosil yakıtlar yerine temiz enerji kaynakları kullanmalı ve bireysel olarak güneş panellerine yatırım yapılmalıdır.

 

Yaşam alanlarında enerji tasarrufunun sağlanması gerekir. Bu kapsamda LED ampuller başta olmak üzere izolasyon sistemleri ve verimli cihazlar tercih edilmelidir. Ayrıca binalardaki ısı yalıtımları artırılmalıdır. Endüstride ise yine verimli üretim aşamalarına geçilmelidir. Bu sayede enerji tüketimi azaltılarak sera gazı salınımının önüne geçilebilir. Fosil yakıt kullanımı da bu aşamada azaltılmalıdır. Standart otomobiller yerine elektrikli araçlar tercih edilmeli, toplu taşıma başta olmak üzere bisiklet ve yürüyüş aktivitelerine geçiş sağlanmalıdır. Son olarak kömür ve doğal gaz gibi yakıtlarla çalışmaya devam eden santrallerin temiz ve sürdürülebilir enerji kaynaklarına geçiş aşaması hızlandırılarak sera gazı salınımı engellenmelidir.

 

Ormansızlaşmanın hızlıca ödüne geçilmelidir. Bu kapsamda ormansızlaştırmaya karşı özel politikalar devreye alınmalı ve ağaçlandırma faaliyetleri düzenlenmelidir. Elbette orman alanları korunurken doğal ekosistemin korunması sağlanmalıdır. Alınacak bu önlemler karbonun tutulmasını sağlayacak ve atmosfere daha az karbondioksit ulaşmasını beraberinde getirecektir.

 

Tarım ve hayvancılık sektöründe de bazı tedbirler alınmalıdır. Hayvancılık faaliyetlerinde metan gazı salınımını engellemek için yeni yem stratejileri uygulanmalıdır. Ayrıca organik tarım uygulamalarına geçiş yapılmalıdır. Bu kapsamda emisyon oranı düşük olan tarım teknikleri kullanılmalıdır. Tarımın çevreye olan etkisini azaltmak için mevsimsel ve yerel gıdalar tüketilmesi de iklim krizine karşı alınacak önlemler arasındadır. Yine tarımsal sulama yöntemlerinde damla sulamaya geçmek, su tüketimini azaltmak ve su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı gibi unsurlara dikkat edilmelidir.

 

Modern yaşamda ciddi bir tüketim söz konusudur. Bu tüketimler ne yazık ki tek kullanımlık plastik tüketimini beraberinde getirmektedir. Plastik ve diğer atıkların kullanımını azaltarak iklim krizine karşı ciddi bir adım atılabilir. Ayrıca yeniden kullanım ve geri dönüşümün teşvik edilmesi önemlidir. Haliyle sıfır atık ve daha az tüketim gibi prosedürler, doğaya verdiğimiz zararı en aza indirecektir. Bu aşamada atıkların doğru yönetilmesi gerekir. Çöplüklerde bulunan metan gazının salınımını azaltmak amacıyla atıkların kompostlanmasına önem verilmeli, bireysel olarak da daha az atık üretilmelidir.

 

Ulaşımda mutlaka değişiklikler yapılmalıdır. Fosil yakıtlara dayalı araçların kullanımını azaltmak için elektrikli araçların yaygınlaştırılması önemlidir. Kentlerde ise toplu taşıma sistemlerinin gelişimi sağlanmalı ve kullanımı da teşvik edilmelidir. Bireysel olarak ise kısa mesafeli yolculuklarda yaya ulaşımı ve bisiklet kullanımına özen gösterilmelidir.

 

Yeşil alanlar ve sürdürülebilir kentleşme, iklim krizine karşı alınacak tedbirler arasındadır. Yeşil bina uygulamalarıyla karbon salınımı azaltılırken enerji verimliliği artırılır. Ayrıca şehirlerde yeşil alanların artırılmasına yönelik çalışmalar hızlanmalıdır. Son olarak akıllı şehir teknolojilerine geçiş yaparak daha az enerji tüketilebilir.

 

Günümüzde sürdürülebilir moda ve tüketim alışkanlıklarına henüz geçiş yapılmamıştır. Yani hızlı moda yerine uzun ömürlü giysilerin tercih edilmesi gerekir. Tüketim ürünlerinin gerektiğinde onarılarak tekrar kullanılması önemlidir. Bu noktada ikinci el ürün alışverişine de önem gösterilebilir. Tüm bu tüketim alışkanlıkları, nakliye ve üretim aşamalarındaki enerji tüketimini azaltacaktır.

 

İklim değişikliği veya iklim krizi gibi konularda farkındalık seminerleri düzenlenmeli, eğitimlerle desteklenmelidir. Sadece bireylerin değil hükümetler ve şirketler arasında iklim krizinin ne kadar ciddi bir süreç olduğuna dair bilinçlendirme sağlanmalıdır. Ayrıca çevresel problemler hakkında yeni bilgiler üretilerek tüm topluma entegre edilmelidir.

 

İklim krizi, karbon salınımıyla gerçekleşen uzun bir süreçtir. Bu noktada hükümetler karbon salınımının azaltılması amacıyla karbon vergilerini devreye alabilir. Ayrıca karbon ticaret sistemleri sayesinde firma ve şirketler teşvik edilebilir. Karbon ayak izinin azaltılması amacıyla da yeni ekonomik teşvikler uygulanabilir. Tüm bunlar yapılırken iklim değişikliğinin getirdiği etkilere karşı uyum sağlamak adına dirençli alt yapılar, afet yönetimi ve erken uyarı sistemleri oluşturulmalıdır. Ek olarak gıda güvenliği ve su kıtlığına karşı çözümler üretilmeli ve iklim anlaşmalarına küresel anlamda tam destek ve katılım sağlanmalıdır.

 

Küresel İklim Krizi Nedir?

 

Dünya genelinde değişmeye devam eden iklim koşullarının sonucunda ortaya çıkan ekonomik sosyal ve çevresel tehditlere küresel iklim krizi adı verilir. İnsan faaliyetleri sonucunda yaşanan bu durum aslında sera gazı emisyonlarının atmosferde birikimiyle tetiklenmektedir. Küresel ısınmaya neden olan sera gazı emisyonları sonucu deniz seviyeleri yükselir, sıcaklık artar. Ayrıca aşırı hava olayları sık sık gelişmeye başlar.

 

Küresel iklim krizinin bazı ana unsurları vardır. Bunlar;

 

  • Atmosferdeki sera gazlarının artması
  • Küresel ısınma
  • İklim değişiklikleri
  • Biyoçeşitlilik kaybı
  • Okyanusların ısınmasıyla beraber asitlenmesi

 

Sera gazları atmosferde birikir. Bu süreçte güneşten gelen radyasyonun geri yansımasını engellediği için ısının doğrudan atmosferde kalmasına sebep olur. Ortaya çıkan bu durum dünyanın ortalama sıcaklığını artırmakta ve iklim değişikliğini hızlandırmaktadır. Aynı şekilde insan faaliyetleri sonucunda atmosfere salınmaya devam edilen nitröz oksit, metan gazı ve karbondioksit gibi sera gazlarının yoğunlaşması sonucunda ortalama sıcaklık artmaktadır. Sanayileşme, ormansızlaşma ve fosil yakıtların yanması, sera gazlarının yoğun olarak atmosfere ulaşmasını hızlandırmaktadır.

 

Küresel iklim krizinde iklim değişikliğinin rolü büyüktür. Buzulların erimesiyle beraber denizlerdeki su seviyeleri yükselir. Bu süreç kıyı bölgelerindeki yerleşim alanlarının yok olmasına sebep olabilir. Ayrıca küresel ortalama sıcaklık son 100 yılda ciddi oranda artmıştır. Sıcaklık artışıyla beraber kuraklık durumu ortaya çıkarken aşırı hava olayları da gözlemlenmeye başlamıştır. Ülkemiz başta olmak üzere dünya üzerindeki pek çok bölgede fırtına, yangın, sel ve kasırga gibi hava olaylarının arttığı bilinmektedir.

 

Yine iklimlerin değişmesi, biyoçeşitlilik kaybını beraberinde getirebilir. Ekosistemleri doğrudan tehdit eden bu durum sonucunda kutup bölgeleri, ormanlar ve deniz ekosistemleri bozulabilir. Bu bölgeler en hassas ekosistemler olduğu için canlı türleri iklim değişikliğine adapte olamayarak yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Ayrıca atmosferde bulunan fazla karbondioksitin okyanuslar tarafından emilmesi, asitlenmeye sebep olur. Haliyle deniz yaşamını doğrudan etkileyen durumlar arasındadır.

 

İklim Krizine Neden Olan Faktörler Nelerdir?

 

İklim krizine neden olan faktörler maddeler halinde;

 

  • Sanayi faaliyetleri
  • Fosil yakıtların kullanımı
  • Ormansızlaşma
  • Hayvancılık ve tarım uygulamaları
  • Enerji üretimi
  • Atık yönetimi
  • Ulaşım
  • Kentleşmenin hızlanması
  • Okyanusları ısınması
  • Kimyasallar ve sanayi ürünleri
  • Erozyon şeklinde sıralamaktadır.

 

Erozyon, karbonun atmosfere salınmasına sebep olmaktadır. Bu durum tarımsal faaliyetleri etkilerken doğal dengeyi de bozmaktadır. Haliyle aşırı tarımın toprak üzerindeki olumsuz etkisi, iklim krizine neden olan faktörler arasındadır.

 

Sanayi ürünleri ve kimyasalların kullanımı, sera etkisi yaratarak iklim krizini hızlandırır. Klimalar, buzdolabı ve soğutma sistemlerinden çıkan gazlar, küresel iklim değişikliğine davetiye çıkarmaktadır.

 

Tıpkı ormanlar gibi okyanuslar da fazla karbonu emmektedir. Fakat okyanuslarına asitlenmesine ve ısınmasına neden olan bu durum ekosistemi bozmaktadır. Buzulların erimesine davetiye çıkarırken mercan resifleri ve deniz canlıları için ciddi bir tehdit alanı oluşur. Deniz ekosisteminin çökmesi de ne yazık ki iklim krizini tetikler.

 

Kentleşmenin hızlanması, enerji taleplerini artırır. Ayrıca fosil yakıtlara olan bağımlığına neden olan bu durum iklim değişikliğine olumsuz katkıda bulunmaktadır. Doğal kaynakların aşırı tüketilmesi ve doğal arazilerin betonlaşması, karbon yutaklarını azaltır.

 

Atık yönetiminin yanlış yapılması iklim krizini tetiklemektedir. Özellikle de çöplüklerdeki yığınların metan gazı salınımına neden olduğu bilinir. Aslında metan gazı diğer sera gazlarına göre atmosferde daha kısa ömürlüdür ancak etkisi güçlüdür. Çöplerin dışında plastik atıklar da biyolojik anlamda çözünmeyen maddeler arasındadır. Günümüzde çok yaygın kullanılmakla iklim değişikliğine neden olan durumlar arasındadır.

 

Enerji üretimine baktığımızda, dünyadaki enerjinin çok büyük bir kısmının fosil yakıtlara dayandığı görüşüyor. Doğal gaz, petrol ve kömür kullanılarak üretilen enerji aslında atmosfere ciddi miktarda sera gazı salmaktadır. Aynı şekilde elektrik üretimi için termik santrallerin yaktığı doğal gaz ve kömür de karbon salınımını tetikler. Tüm bu yöntemler iklim krizine neden olmaktadır.

 

Ulaşımda hava, deniz ve kara yolu taşımacılığının karbondioksit salması, sera gazlarının açığa çıkmasına neden olur. Özellikle de motorlu taşıtların sera gazlarını ciddi oranda yaydığı bilinir. Açığa çıkan bu gazların atmosferde birikmesi doğal olarak iklim krizine sebebiyet vermektedir. Tarım ve hayvancılıkta ise metan gazının açığa çıkması aynı duruma davetiye çıkarmaktadır. Metan gazı diğer gazlara göre güçlü olduğundan atmosferdeki ısınma düzeyini artırır. Yine tarımda kullanılan kimyasal gübrelerin de olumsuz etkileri görülmektedir.

 

Daha önce belirttiğimiz üzere ormansızlaşma, tarım arazilerine dönüştürülen topraklar, sanayi faaliyetleri ve fosil yakıtların kullanımı, iklim krizine neden olmaktadır. Kullanılmaya devam edildiğinde doğal dengenin daha fazla bozulmasına sebep olan bu unsurlar için acil ve kapsamlı tedbirler alınmalıdır.

 

İklim Krizi Yasası Nedir?

 

İklim krizi yasası, bölgesel yönetimlerin ya da ülkeler çapında iklim değişikliğiyle mücadele etmek adına uyguladığı politikalardır. Ayrıca alınan yasal önlemler olarak tanımlanır. Söz konusu yasalar iklim krizine karşı ciddi adımların atılması ve özellikle de sera gazı emisyonlarının azaltılması için hazırlanmıştır. Odaklanılan konular; doğal kaynakları koruma, çevresel sürdürülebilirlik, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılması ve sera gazı emisyonlarını azaltmak şeklindedir.

 

İklim krizi yasalarının öneminden de bahsetmek gerekir. İlk olarak yasal anlamda bağlayıcı unsurlar içeren bu yasalar, iklim hedeflerine ulaşmayı zorunlu kılmaktadır. Sıralanan hedefler şirketler ve hükümetler üzerinde yasal bir yaptırım gücüne sahiptir. Ayrıca iklim adaleti bu yasalarla sağlanabilir. Pek çok iklim yasası, bu krizden etkilenen bölge ve toplumlar için tedbirler almaktadır. Daha çok düşük gelirli toplumların çevresel sorunlardan ve aşırı hava olaylarından korunması adına adil süreci hızlandırmaktadır. Elbette iklim krizi yasası, uluslararası sorumluluğu beraberinde getirir. Paris İklim Anlaşması bu süreçte verilecek en önemli örnekler arasındadır.

 

Günümüzde devrede olan örnek iklim krizi yasaları bulunmaktadır. 2021 yılında Fransa’da kabul edilen İklim ve Dayanıklılık Yasası ile beraber yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılması amaçlanmıştır. Ayrıca karbon emisyonlarının azaltılması ve çevresel dönüşümün sağlanması hedeflenmektedir. Avrupa Yeşil Mutabakatı ise 2030 yılına kadar Avrupa Birliğine bağlı ülkelerin sera gazı emisyonlarını %55 oranında azaltmayı hedeflemektedir. 2050 yılına kadar ise karbon nötr olmayı amaçlamıştır. Çok kapsamlı bir strateji planı olan Europen Green Deal dışında 2008 yılında devreye alınan Birleşik Krallık İklim Değişikliği Yasası bulunmaktadır. İlk iklim değişikliği yasası olmakla beraber 2050 yılına kadar bölgedeki ülkelerin karbon salınımının %100 oranında azaltılması amaçlanmıştır.

 

İklim Yasası Türkiye’de Uygulanıyor mu?

 

Ülkemizde iklim krizi yani iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında bazı yasal düzenlemeler yer almaktadır. Fakat bağlayıcı bir iklim yasasının mevcut olmadığı bilinmektedir. Buna rağmen Türkiye iklim krizi kapsamında önemli adımlar atmaya devam ederken iklim yasası çıkarılması adına çalışmaların devam ettiği unutulmamalıdır.

 

Paris Anlaşması, ülkemiz açısından önemli bir yere sahiptir. Başlangıçta ülkemiz tarafından onaylanmayan bu anlaşma, 2021 yılında onaylanarak 2053 yılına kadar karbon nötr olma amacı belirlenmiştir. Verilen bu taahhüt ile beraber ülkemizin iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında ciddi adımlar atacağını göstermektedir.

 

Türkiye’de birçok belediye, yerel iklim eylem planları hazırlamıştır. Yerel düzeyde geliştirilen stratejilerle beraber büyük şehirlerde toplu taşımanın gelişimi, enerji verimliliği projeler ve yeşil alanların korunması gibi tedbirler alınmaya başlanmıştır. Bunun dışında henüz karbon ticaret sistemi devreye alınmasa da AB ile yapılan görüşmeler sonucunda ülkemizin karbon piyasasına uyum sağlanması bekleniyor. Ayrıca karbon ticareti araçlarının kullanılarak sera gazı emisyonlarının azaltılmas da hedefleniyor.

 

Ülkemizde çevreyi korumak amaçlı çıkarılan çevre kanunu sayesinde pek çok konu düzenlenmiştir. Atık yönetimi, doğal kaynakların sürdürülebilirliği ve hava kirliliği gibi konuları ele alan çevre kanunu bir iklim yasası olmasa da iklim krizine karşı dolaylı yoldan katkıda bulunmaktadır. Ayrıca 2012 yılında devreye alınan yönetmelik sayesinde sera gazı emisyonlarının izlenmesi zorunlu hale getirildiği unutulmamalıdır. Yönetmelikle birlikte enerji üretim ve sanayi tesislerinin karbon emisyonlarını takip etmeleri ve düzenli raporlamaları gerekmektedir.

 

Türkiye, YEKDEM yani Yenilenebilir Enerji Kaynakları Yasası kapsamında bazı düzenlemeler gerçekleştirmiştir. Söz konusu yasayla beraber rüzgar, hidroelektrik, güneş ve biyokütle gibi enerji kaynaklarının kullanımının artırılması amaçlanmaktadır. Tamamen enerji verimliliğini artırmak amacıyla hazırlanan YEKDEM, ulaşım, binalar ve sanayi alanında enerji tüketiminin azaltılmasına yönelik tedbirleri beraberinde getirmiştir.

 

Sanayileşmenin İklim Krizi Üzerindeki Etkileri

 

İklim krizi üzerinde sanayileşmenin büyük bir etkisi bulunur. Doğal dengenin bozulmasına neden olan sanayileşme ayrıca çevresel tahribatı beraberinde getirmektedir. 18. yüzyılın sonlarında başlayan sanayileşme günümüze kadar hız kazanmış ve çok büyük oranda fosil yakıt kullanımına başlamıştır. Ekonomik büyüme modeli de doğal olarak fosil yakıtlara dayandığı için sera gazı emisyonları artarak iklim krizini tetikleyen en önemli unsur haline gelmiştir.

 

Sanayileşmenin iklim krizi üzerindeki en önemli etkileri şu şekildedir;

 

  • Enerji tüketimi
  • Fosil yakıt tüketimi
  • Sera gazı emisyonlarının artışı
  • Endüstriyel tarım ve hayvancılık uygulamaları
  • Ormansızlaşma
  • Hava kirliliği
  • Sanayi atıkları
  • Ekonomik büyüme modeli
  • Sanayi dönüşümü

 

İklim krizine tedbir olarak sanayi dönüşümünde yeşil enerjiye geçiş çok önemlidir. Sanayileşme ile devam eden karbon salınımını azaltmak amacıyla hidroelektrik, güneş ve rüzgar gibi enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar desteklenmelidir. Ayrıca sürdürülebilir üretim modellerine geçiş sağlanmalıdır. Çevre dostu üretim tekniklerinin benimsenmesi ve verimli uygulamaların devreye alınması önemlidir. Bu sayede atıklar en aza indirilir ve üretim süreçleri daha sağlıklı devam eder. Yine sanayi tesislerindeki karbon salınımını azaltmak adına karbon depolama ve yakalama teknolojileri kullanılmalıdır. Endüstriyel inovasyon kapsamında ise elektrikli araçlara geçiş yapılmalıdır.

paylaş

Yorum Yapın